Metin Yoksu
Dünya Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından kırmızı listeye alınan ve dünyanın en çok aranan 10 balık türü arasında ikinci sırada yer alan leopar sazanı Gabar Dağı’nın eteklerinde bulundu.
Merkezi Londra’da bulunan Shoal adlı doğa koruma örgütü tarafından dünya genelinde 300 balığın koruma altına alınmasına yönelik çalışma geçtiğimiz yıllarda yapıldı. 300 tür içinden nesli tükenmek üzere bulunan 10 balık türü belirlendi. Söz konusu 10 türden ikisi Dicle Fırat Havzası’nda yer alıyordu. Dicle ve Fırat Nehri’nde binlerce yıldır özgürce dolaşan Batman bantlı çöpçü balığı ile leopar sazanı, barajlar ile yok edilen iki nehirde belirli alanlarda sıkışıp kaldı. Fakat balıkların akıbetine ilişkin herhangi bir bilgi yoktu. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Kaya ve Araştırma Görevlisi Dr. Münevver Oral’ın ısrarlı takibi sonucu ‘Batman bantlı çöpçü balığı’ 47 yıl aradan sonra 2021 yılında Batman Çayı’nın üst kolları ile Sarım Çayı’nda bulunmuştu.
BULMAK YETMİYOR KORUMAK DA ÖNEMLİ
Oscar ödüllü oyuncu Leonardo Dicaprio’nun haberi paylaşması ile keşif dünya gündemine girdi. Akademisyenlerin ısrarlı çabası leopar sazanının aranması ile devam etti. Leopar sazanının (Kürtçe adıyla Masiyê Piling) arama çalışmasına bu defa Cizreli balıkçı Mehmet Ülkü de katıldı. Batman, Siirt, Hasankeyf, Şırnak, Mardin il sınırlarında Dicle Nehri ve nehrin birçok kolunda arama yapıldı.
Israrlı çaba sonuç verdi ve leopar sazanı Şırnak’ın Cizre ilçesindeki Gabar Dağı’nın eteklerinde bulundu. Balığı bulan akademisyenler keşfin önemli olduğunu balığın korunması için farkındalık çalışmasının yapılması gerektiğine vurgu yaptı.
Dünya üzerindeki tatlı su balıklarının yüzde 25’nin tükenmek üzere olduğunu ifade eden Doç. Dr. Cüneyt Kaya, “Bu yeni bir tür keşfetmekten bile daha heyecan verici çünkü nadir bir türe ikinci bir şans verilebileceğimiz anlamına geliyor. Hem Batman bantlı çöpçü balığı hem de leopar sazanı ile birlikte hiçbir türün yok olmamasını sağlamak adına koruma çabalarını harekete geçirme yükümlülüğümüz var. Leopar sazanı bir zamanlar Türkiye’nin Güneydoğu’sundan Suriye’nin doğusuna ve İran’dan Irak’a kadar uzanan Dicle-Fırat nehir sisteminde bol miktarda bulunuyordu. Ancak son 30 yılda yasak avcılık, kirlilik, habitat tahribatı ve baraj inşaatları türün yok olmasının eşiğine getirdi” diye konuştu.
‘KORUMAK İÇİN ŞANSIMIZ VAR’
Dr. Münevver Oral ise günlerce süren arazi çalışmalarından ayrıldıktan sonra, bir gece yarısı ekipte bulunan Cizreli balıkçı Mehmet Ülkü tarafından balığın bulunduğunun haberini aldıklarını ve gece yarısı Antalya, Rize ve Dersim’den tüm ekibin işlerini bırakarak sabahın ilk ışıkları ile Cizre’de buluştuklarını söyledi. Balığı ilk gördüğünde hayranlığını gizleyemediğini dile getiren Oral, “Bu hikaye yeniden bir keşif olmasının yanında aynı zamanda tüm çevresel faktörlere rağmen biyoçeşitliliğimizin kaybolmadığına dair umudumuzun da canlı kalması anlamında önemliydi. Leopar sazanı ve yaşam alanını paylaştığı diğer birçok tatlı su balığı türünü korumak için hala şansımız var” diyerek balığın korunmasına dikkat çekti.
YAŞAM ALANI YOK EDİLECEK
Balığı bulan Cizreli balıkçı Mehmet Ülkü, geçmiş yıllarda balığı çokça rastladığını fakat Ilısu Barajı’nın inşa edilmesi ve su tutmasıyla Dicle Nehri’nin ekosisteminin bozulduğunu bu nedenle balığı bir daha göremediğini söyledi. Sadece Leopar sazanını değil onun diğer balıkları da görmede zorlandıklarını ifade eden Ülkü, “Bu balığın bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Ama artık bunu öğrenmem ile birlikte bölgedeki balıkçılara da bu balığı bulmanız durumunda artık bırakın diyoruz. Cizre’de Mem û Zin’in diyarında bu güzel balığın bulunması bizi sevindiriyor. Balığı günlerce bilim dünyası için aradık. Cizre Güçlükonak arasındaki derin kanyonların her yerine ağ attık. Daha önce balığı yakaladığım yerlerde defalarca ağ attım. Ama sonunda bir gece balığı bulunca hocalarımızı ve arayıp bilgi verdim. Balığı hocamız ve çekim ekibi gelene kadar köyümde bulunan evimin havuzunda tuttum. Bilimsel veriler alındıktan sonra hocalarımız ile birlikte balığı tekrar doğaya saldık. Balığı kendi ellerim ile doğaya salmak bu inanılmaz bir duyguydu. Hatta aradan iki hafta geçtikten sonra farklı bölgede bir balık daha yakaladım” dedi.